SEVGİ KODLARI

Sevgi Kodları iki yıl yoğun ve soluksuz geçen içimizdeki çocuk çalışmasından sonra ortaya çıkan şahsi ‘başyapıtım’ diyebileceğim çalışmamdır. Az çok sıkı takipçilerimin bildiği gibi içimizdeki çocuğu keşfedişim ve İçimizdeki Çocuk Atölyesi’nin açılışı, aşık olduğumda ve ilişki süresince geçirdiğim panik atakların sebebini ararken ortaya çıktı (10 yıllık bir macera). Bunu detaylı anlattığım videolar Youtube kanalımda mevcut (İçimizdeki Çocuk Atölye tanıtım videoları). İçimizdeki çocuğu keşfimden sonra yepyeni bir yolculuk başladı. Çok fazla şey düzeldi ve yolunda gitmeye başladı, mucizeler üst üste yağdı, aynı zamanda çok derin var olduğundan haberimin dahi olmadığı yaralarımla tanıştım. Her birini şifalandırırken yeniden doğdum, her yeniden doğuşta içsel alemlerimize, bilincin kopmuş parçalarına ve onları nasıl geri entegre edeceğimize dair yeni bilgelikler edindim.

Bu arada sosyal ve ikili ilişkilerim coştu, hiç olmadığım kadar sevgiye boğuldum ta ki ilişkilerde aynı patternler devam edene kadar… İçimdeki çocukla ilgilendikçe, yaralarını sardıkça o bana çok büyük bir güç veriyor ve tüm hayallerime çekim alanı oluyordu ama bana getirdiği güzellikler, kutsamalar, ilişkiler, bolluk bereket anlayamadığım negatif patternlerle ellerimden kayıp gidiyordu. Ben sevdikçe sırtımdan bıçaklandım, ben ‘Aile gibi hissettiriyor’ dedikçe içinde büyüdüğüm ortamda (Ailem) kim kime nasıl davrandıysa çevremdeki insanlar o arketiplere büründü. Çok toksik ve sevgisiz bir ortamda büyüdüğüm için etrafımda tam olarak onu yarattım. Aşkın sevgi kodu, intikam; dostluğun ise kullanılıp atılmaydı. Ailemin para ile ilişkisi ne ise benim de o oldu, sosyal ve iş ilişkileri aynı şekilde, kısaca her durum ve ortamda sevgi alış ve veriş biçimleri ne ise onu yaşadığımı fark ettim.

Böylece ‘Sevgi nedir?’ sorgulamasına geldi çalışmalarım. Sevgi kavramını mercek altına alıp derin bir inceleme başlattım, bu sorgu çok felsefi ve varoluşsal yerlere kadar gitti. O kadar ki zaman zaman kendi sorgulamalarımda kayboldum. ‘Toparlayamayacağım sanırım’ derken yeniden buldum cevapları ve yeniden doğdum her bir keşifle.

Kısaca sevgi: Doğduğumuz andan itibaren (hatta anne karnında iken) etrafımızda gördüğümüz, şahit olduğumuz her şey olarak bilincimize kayıtlanıyor. Büyüdüğünüz ortamda etrafınızdaki tüm ilişki biçimleri ne ise sevgi kodlamanız o oluyor. Aynı zamanda kötü haber: Bu kayıtlarda televizyon ya da gerçek hayat ayrımı olmuyor. Bilinç televizyonda şahit olduğunuz tüm biçimleri, sevgi alış-veriş biçimi, patterni, davranış kalıbı olarak kaydediyor.

İlk İçimizdeki Çocuk videosunda bahsettiğim ‘Önce sen kendini sevmelisin ki sonra etrafındaki insanlar seni sevsin’ mitini nasıl çözeceğimizi buldum demiştim, iki yılım tüm sevgisiz çocuklarımı tek tek tespit ederek sevgi seviyemi yükseltmeye adanmış bir şekilde geçti. İçimizdeki Çocuk Atölyeleri öncelikle içinizdeki çocuğu keşfetmeniz, anlamanız ve çocukluğunuzda size nasıl davranıldığını objektif bir biçimde görebilmeniz için ve kendini sevme mitini nasıl gerçek hayatta uygulayabileceğinizi öğreten bir atölye iken, Sevgi Kodları büyürken şahit olduğunuz çevrelerde sevgi ile ilgili nasıl tanımlamalar yaptığınız ile alakalı çok derin, kapsamlı ve metodik bir atölye. Sevgi seviyenizin yükseldiği partneriniz, dostunuz, iş ilişkileriniz hangi negatif senaryolara sebep oluyor ve neden, ve bunu nasıl değiştirebiliriz sorusuna odaklı bir çalışma.

Sevgi Kodları, mikroskobik olarak tek tek yaşadığınız her türlü ilişki biçiminde maruz kaldığınız negatif senaryoların köküne inmek için tasarlandı. Sevgi Kodları, insanların sevgiye kabul verebilmeleri, atalar, kolektif ve çekirdek ailedeki kısıtlı sevgi alış veriş ve toksik iletişim biçimlerini kökten değiştirip sizin aşktan korkmadan sevgiye kabinizi açabilmeniz için tasarlandı.

Sevgi kodları öyle bir evrildi ki, bir noktadan sonra atalar çalışmasına dönüştü. Ruhumuzun diğer yarısıyla mutlu ve bütün hissedeceğimiz kavuşumun yaşanmaması için dört bir yandan toksik ilişki kodları ve “sevgi ile huzurun zararlı olabileceğine” dair inançlarla bombardımana tutulduğumuzu gördüm. Hem kendimde hem de toplumda, sevgi dolu bir kavuşum yaşama çabasını izlediğimde içim gerçekten acıyor. Bu, akıntıya karşı değil; adeta bir tsunaminin karşısında yüzmeye çalışmak gibi. Bu zaman çizgisinde insanların aşkı, sevgiyi, tamamlanma hissini, mutlu bir birlikteliği, korkusuzca sosyalleşebilmeyi ve bolluk bereketi kucaklamayı arayışları böyle bir mücadeleye dönüşmüş durumda.

Bir kişi diğer yarısını bulduğunda tamlık hissi yaşar, mutlu olur ve huzura kavuşur. Bireysel mutluluklar, kolektifin titreşiminin yükselmesi için son derece önemlidir. Aynı zamanda kişi, bireysel ya da çift olarak kendini gerçekleştirebileceği bir sosyal ortam arar, herkesin şahitliğe ve görülmeye ihtiyacı vardır. Fakat birbirimize laf sokma, yargılama ve bunların başımıza gelme korkusu yüzünden sosyalleşemez hale geldik. Eve kapanıp televizyon ya da telefona sığınır olduk. Sosyalleşmek ve görülmek, neredeyse “zarar görmek” ile eşdeğer hale geldi. Güvende hissetmek için insanlar kendilerini yalnızlaştırarak eve kapandı. Bu süreçte telefon başında geçirilen vakit ruhlarımızı yavaş yavaş tüketirken, birlik bilincine duyduğumuz özlem hem korkuyla hem de sabotajla gölgeleniyor. Yine de sevme ve sevilme ihtiyacı içimizde canlılığını koruyor. Bu hâl, etrafına dikenli teller çekilmişken dışarı çıkıp insanlara sarılmaya çalışmaya benziyor.

Mutluluk ve sevgi paylaştıkça çoğalır. Ama sevgimiz her yükseldiğinde yaşadığımız negatif deneyimler beden hafızamızı programladığı için sevgiyi arar gibi yapıyor ama aslında deli gibi korkuyoruz. Kalplerimiz, defalarca yaralandığı için yavaş yavaş dondu, taşlaştı. İçimizde hâlâ sevmek ve sevilmek arzusu yanıp tutuşurken, sevgiyi yanlış bir şekilde acı ile eşleştirdiğimizden, farkında olmadan “sevgiyi nasıl sabote edebilirim” stratejileri geliştirdik. Ve çoğu zaman bunun farkına bile varmıyoruz. Kendi kalbimizin ışığını korumak isterken, en çok ihtiyaç duyduğumuz şeyi – sevgiyi – kendimizden uzaklaştırıyoruz.

 

Bu Atölye 3 aylık bir hac yolculuğudur, içinizdeki çocuğun elinden tutarak kalbinize ve katman katman ruhunuzu keşfe çıkacağımız bir hac yolculuğu!

 

30 kişi olarak bu yolculuğa beraber çıkacağız.

 

Adeta online bir sevgi akademisi ya da online bir inziva kampı gibi düşünebilirsiniz.

 

Yaşadığınız tüm kalp kırıklıkları ve benzeri mutsuz senaryoların köküne ineceğiz ve onları sevgi kodlaması olmaktan çıkaracağız.

Başyapıtım olan Sevgi Kodları işte bu şekilde doğdu. Çok rafine ve metodik bir atölye sizi bekliyor.

Çin takviminde Wood Snake yılı olarak geçen 2025 yılı içsel dönüşüm için çok kıymetli bir yıldır. Değerlendirmek isteyenler için Sevgi Kodları çok güzel bir fırsat olacaktır.

Kontenjan 30 Kişidir.

İnteraktif bir atölye olacaktır.

Katılım Başvuru ile olacaktır. Ön görüşme için ‘Başvur!’ butonuna tıklayabilirsiniz!

BAŞVUR!
Eğitim İçeriği

Yükleniyor...